top of page

Peki Ama Bütün Dünya Neden Yalan Söylesin ki ?

Güncelleme tarihi: 16 Nis 2022

Yazıdan SATIR BAŞLARI...

  • Bilmiyorum. Sahtekarlık yaptıklarını, yalan söylediklerini, tuzak kurduklarını bilmem için bunu nasıl becerdiklerini bilmem gerekmiyor.

  • Peki, öyleyse bunu nasıl yapıyorlar? Bütün hükumetleri ikna etmeyi nasıl başardılar?

  • Peki, nasıl bu kadar kötü yürekli olabiliyorlar? İnsanlara bu kadar kötülük etmeleri için nasıl bir gerekçeleri var?

  • Nasılını bilmekle bilmemek arasındaki fark, bilgi ve araştırma düzeyiyle ilgilidir. Ancak eleştirel düşünmenin ilkesi değişmez: Baktığımız her yerde tutarlılık ararız. Tutarsızlık varsa ortada ya bir yanılgı vardır ya da yalan.

  • Basının ve hükumetin Kovid’le ilgili söyleyip yaptıklarının tutarsızlıkları saymakla bitmez.

  • “Peki, böyle bir hileyi nasıl yapabiliyorlar? Aklım kesmiyor.” Bunu nasıl başardıklarını bilmiyor olmamız, yani senaristi, yönetmeni, görsel efekt uzmanını tanımıyor olmamız izlediğimiz şeyin bir oyun olduğunu anlamamıza engel değildir.

 

Peki, Söyle Bakalım Bu Hileyi Nasıl Yapıyorlar?


Bilmiyorum. Sahtekarlık yaptıklarını, yalan söylediklerini, tuzak kurduklarını bilmem için bunu nasıl becerdiklerini bilmem gerekmiyor. Bu çok temel bir ilke. Bu ilkeyi göz ardı edenler, pek çok tuzağı, sahtekarlığı, dümeni göremiyorlar. Bir başka deyişle metindeki veya resimdeki tutarsızlığı göremiyorlar. Bundan dolayı bu ilke eleştirel okumanın yaşamsal bir parçasıdır.


Bugünlerde herkes Kovid konuşmak istiyor. Ben de konuştuğum kişilere basında görüp duyduklarının tamamen yalan olduğunu söylüyor ve işin gerçeğini açıklamaya çalışıyorum. Çoğu kez bir noktada tıkanıyorlar ve şu itirazı sunuyorlar:


Peki, öyleyse bunu nasıl yapıyorlar? ● Virüs laboratuvarda mı yapıldı? ● Bütün hükümetleri ikna etmeyi nasıl başardılar? ● Nasıl bu kadar güçlü olabiliyorlar ve hükümetlerin hepsi bu plana boyun eğiyor? ● Ben bunu örgütleyebilecek bir güç olduğunu sanmıyorum.


veya;


Peki, nasıl bu kadar kötü yürekli olabiliyorlar?

● İnsanlara bu kadar kötülük etmeleri için nasıl bir gerekçeleri var?

● Bakanlar, doktorlar, gazeteciler bir yerden para mı alıyorlar bu yalanları söyledikleri için?

● Ben bundan bir çıkar elde edebileceklerini sanmıyorum.


Yanıt:

Bilmiyorum. Daha doğrusu bilmem gerekmiyor.

Bir eleştirel okur önce önündeki metni anlamaya çalışır. Aslında bu hepimizin farkında bile olmadan yaptığı şeydir. Bir çocuk tekerlemesi bulun, okuyup anlamaya çalışın. Veya bir türkü: “Manda yuva yapmış söğüt dalına, yavrusunu sinek kapmış.” Anladık mı? Anladık. Buradaki anlamsızlığı anladık. Yaptığımız şey şuydu: Metnin içindeki tutarsızlıkları saptadık. Ve bu metnin gerçeği yansıtmadığına karar verdik.


Bir film izlediğinizi düşünün. Adam taşıt kullanmadan uçuyor. Kimsenin uçamayacağını biliyoruz. Yani resmin içindeki tutarsızlığı görüyor, anlıyoruz. Bunu anlamak için bu görsel efektin nasıl yapıldığını bilmemiz gerekmiyor.


Sihirbazlık gösterisi izliyoruz. Kadını ikiye bölüyor. Kadının ikiye bölünmediğini biliyoruz. Ama adamın nasıl öyle gösterebildiğini bilmiyoruz. Bunun bir gösteri ve hile olduğuna karar verebilmek için adamın bunu nasıl başarabildiğini bilmemiz gerekmiyor. Hiçbir aklı başında kişi de bizi “bilmeden yargılamakla” suçlamıyor.


Sihir resimdeki kadar basit olunca bu hileyi çözebiliyoruz. Ama bu sihri çözemeyen küçük çocuklar da bunun bir hile olduğunu bilirler.

Nasılını bilmekle bilmemek arasındaki fark, bilgi ve araştırma düzeyiyle ilgilidir.

Ancak eleştirel düşünmenin ilkesi değişmez: Baktığımız her yerde tutarlılık ararız. Tutarsızlık varsa ortada ya bir yanılgı vardır ya da yalan. Bu ilkeyi her yerde uygularız. Kişinin yalanını söylediklerinin tutarsızlığından anlarız. İşin gerçeğini araştırıp öğrenmek apayrı bir düzeydir.


Basının ve hükümetin Kovid’le ilgili söyleyip yaptıklarının tutarsızlıkları saymakla bitmez. Burada bir kaçını gösterdim, devamını merak edenler coronaloji.com ve coronagercegi.com sitelerine bakabilirler. Bize sunulan öyküde bir tutarsızlık varsa öyküyü anlatana hiçbir borcumuz yoktur. Onun bize borcu vardır. Çelişkileri ortadan kaldırmalı ve bize tutarlı bir söz söylemelidir. Ancak bundan sonra bizden bir talepte bulunabilir. “Yavrusunu sinek kapan manda için yardım topluyorum” diyenin alması gereken yanıt bellidir.


15 Temmuz, Ergenekon, Charlie Hebdo, 11 Eylül ve benzer felaket öykülerindeki tutarsızlıkları gösterince yukarıdaki tepkiyi verenler oluyor: “Peki, böyle bir hileyi nasıl yapabiliyorlar? Aklım kesmiyor.” Burada aslında buna güçlerinin yetmeyeceği, dolayısıyla ortada hile olmadığı iması gizli. Oysa bunu nasıl başardıklarını bilmiyor olmamız, yani senaristi, yönetmeni, görsel efekt uzmanını tanımıyor olmamız izlediğimiz şeyin bir oyun olduğunu anlamamıza engel değildir. Yukarıdaki itiraz bir kanıtlama zorunluluğu safsatasıdır.


Kaynak :

1.681 görüntüleme

Comentários


● “Uyuyan milletler ya ölür ya da köle olarak uyanır” - Nutuk (Atatürk)

 

● Önce seni görmezden gelirler, Sonra sana gülerler, Sonra sana saldırır ve seni yakmak isterler. Sonra da anıtını dikerler. (Nicholas Klein)

● Alay etmek baskı gibidir. Uygar bir ülkede bir hareket, alay edilerek yok edilemediğinde yavaş yavaş saygı görmeye başlar (Mahatma Gandhi)

● Ülkenin senin için ne yapabileceğini değil, senin ülken için ne yapabileceğini sor (J.F.Kennedy)

bottom of page