top of page

MASKE TAKMA SANATI Üzerine Derin Bir Kurgu!

Güncelleme tarihi: 17 Ağu 2022

Prof. Gülümser Heper

Kardiyolog

Yazıdan SATIR BAŞLARI…

Bir köşe başına masamı kurarak elime kalın bir koçan ceza tutanağı alacağım. Önümden geçen yediden yetmişe, bırakın maske takmayanı, maske takanlara bile “gel gel” diyeceğim.

Diyeceksiniz ki maske takana ceza da nereden çıktı? Dedim ya amacım maske kullanımını profesyonel boyutta anlatabilmek. Biraz da düşündürmek.

Bir sorun mu var? Maskem ağzımda, hatta burnumu da kapattım, gördüğünüz üzere.

-Hanımefendi maske kullanımını ihlalden Türkiye Cumhuriyeti’nin bana verdiği yetkiye istinaden size ceza yazıyorum… Ellerinizi dezenfekte etmeden maskenize dokundunuz ve tüm sterilize şartlarını ihlal ettiniz.

-Beyefendi size maske kullanımını ihlalden ceza yazmak zorundayım! -Ne gerekçeyle?

Takmışsınız N-95 maskeyi. Alaaaa! Hem de yandan valvli. Siz güzel güzel mikropsuz havayı içinize çekiyorsunuz. İyi de filtre etmeden o yandaki valvden ciğerinizdeki havayı topluma salmaya nasıl cüret edebiliyorsunuz?

 

Maske takma sanatı üzerine derin bir kurgu!

Covid pandemisi nedeniyle maske takmayanlara cezalar geliyor, polis ve jandarma maske zorunluluğunu ihlal edenlere para cezaları yağdırıyormuş. Cezanın hikmetinden olsa gerek maske kullanımı hayli yaygınlaşmış.

Sağlığımızı korumada altın standart olarak kabul edilen bu nesne, adeta sihirli bir anahtar gibi hayatımıza girdi! Dersiniz takınca sağlık kazanacak, takmayınca hem sağlığımızı hem de varlığımızı kaybedeceğiz.

Amacım maskeyi ve kullanımını tartışmak. Olguyu bütün boyutlarıyla ve gerçek hayata uyarlayarak bir kurgu yapacağım. Adeta bir Tıp Polisi gibi çalışacağım. Tıp Polisi de nereden çıktı diyebilirsiniz. Profesyonelliğin gerçek hayatta karşılığını çizmek için elzem olduğundan elbette…

Müsaadenizle biraz hayal sınırlarınızı zorlayacağım. Kendime Tıp Polisi misyonu biçerek sokağa çıkacağım. Bir köşe başına masamı kurarak elime kalın bir koçan ceza tutanağı alacağım. Önümden geçen yediden yetmişe, bırakın maske takmayanı, maske takanlara bile “gel gel” diyeceğim. Diyeceksiniz ki maske takana ceza da nereden çıktı? Dedim ya amacım maske kullanımını profesyonel boyutta anlatabilmek. Biraz da düşündürmek. Önümden genç bir hanım geçiyor; cerrahi maskeli. Hayal edin yeterli. Sırayla anlatıyorum:

-İyi günler hanımefendi.

-İyi günler memure hanım.

Şimdi burada yine müsaadenizle sahneye effect katmak istiyorum. Kurbanın kalbi heyecandan hızlanmış, maskesi olduğu için az biraz özgüveni var ama yine de başıma ne gelecek endişesi ses tellerine yansımış, ancak memure hanımı ikna etmede kararlı, sağ eliyle maskesine tutup bak burada dercesine maskeyi sallıyor ve konuşuyor.

-Bir sorun mu var? Maskem ağzımda, hatta burnumu da kapattım, gördüğünüz üzere.

-Hanımefendi maske kullanımını ihlalden Türkiye Cumhuriyeti’nin bana verdiği yetkiye istinaden size ceza yazıyorum…

İşte burada kurban birden dağılıyor, cırlamaya başlıyor, cırlarken sesi iyice tizleşiyor

-Hangi gerekçeyle? Maske taktığım halde nasıl ceza yazarsınız?

Sinirleri iyice bozulmuş olmalı ki ağzındaki maskeyi çekiştirip polise yani bana doğru uzatıyor. Bense Tıp polisine yakışan bir vakar, kurbanı suçüstü yakalamanın hazzıyla cevap veriyorum.

-Evet hanımefendi, size maske kullanımını ihlalden ceza yazıyorum, keza ellerinizi dezenfekte etmeden maskenize dokundunuz ve tüm sterilize şartlarını ihlal ettiniz. Biraz daha yüksek sesle konuşursanız bu kez sizi polise hakaretten tutuklamak zorunda kalacağım…

Elde var bir diyerek görevime aşkla devam ederken önümden uzun boylu, atletik vücutlu, takım elbiseli, James Bond çantalı bir beyefendi geçecek. Beyefendinin ağzında N-95 maske, yandan valvli olanından; kıymış paraya almış, sağlık onun için çok önemli, parası da var, niye takmayayım ki diye düşünüyor olmalı! Fakat yemezler! Dedim ya, ben bir Tıp Polisiyim. Öyle her maske takıp şekil yapana paye vereceklerden değilim. Beyefendiye gel gel diyorum. Beyefendi de bütün efendiliğiyle yanıma geliyor.

-Beyefendi size maske kullanımını ihlalden ceza yazmak zorundayım!

Beyefendi şaşırıyor.

-Şaka yapıyor olmalısınız!

-Hayır, görevimi yapıyorum!

-Ne gerekçeyle?

-Gerekçem şu beyefendi. Takmışsınız N-95 maskeyi. Alaaaa! Hem de yandan valvli. Siz güzel güzel mikropsuz havayı içinize çekiyorsunuz. İyi de filtre etmeden o yandaki valvden ciğerinizdeki havayı topluma salmaya nasıl cüret edebiliyorsunuz? Yazık değil mi şu insanlara. Bakın küçücük çocuklar, hamile kadınlar yanınızdan geçiyor. Nasıl bir aymazlık bu?

Daha oturalı on dakika olmadan iki ceza! Daralmayın, göreve henüz başladım. Tam o anda önümden bastonuna basa basa şişman mı şişman, terden yapış yapış bir amca geçecek. Sokağın başında bir masa, sandalyede doktor kılığında bir polis, etrafı hınca hınç insanları görünce merakına yenilecek, ben buyur demeden tıpış tıpış yanıma gelecek.

-Ne oluyor memure kızım burada? Maskemi dağıtıyorsunuz yoksa?

-Yok bey amca. Ceza dağıtıyoruz. Buyurun bu da sizin cezanız!

-Aa! Vay başıma gelenler! Kızım, evladım, bu nasıl iştir böyle, ben gariban bir emekliyim, bu cezayı ödersem ne yiyeceğim, ne içeceğim, hiç mi insafın yok?

-Ayıp oluyor bey amca, üslubuna dikkat et, hem suçlu hem güçlü derler bu duruma.

-Ne suç işlemişim kızım, evladım? Hastaneden çıktım üstelik; reçetemi aldım evime gidiyorum; hem şekerim var, hem de KOAH hastasıyım, nefes alacak ciğerim bile kalmamış, buna rağmen maskemi bile takmışım!

-Sen buna maske mi diyorsun bey amca, üstü katman katman kir, ter, toz, bilumum pislik! Yerden bir çaput bulmuş ağzına bağlamışsın adeta!

-Ne münasebet hanım kızım, hafta sonu bizim hanım çamaşır makinesine atmıştı, takalı daha üç gün oldu, her gün yıkanacak değil ya!

-Amcacığım suçunu ikrar ettin, bana söz bırakmadın, bırak görevimi yapayım, güle güle, hanım teyzeye selamlar…

-Ben ne yiyeceğim on beş gün boyu kızım?

-Amcacığım, madem sordun, anlatayım, sabahları yoğurt, yumurta, zeytin, peynir, yeşillik, domates, ceviz içi, menemen, omlet yiyebilirsin. Çayına şeker atmamak ve yanında ekmek yememek kaydıyla. Biz buna ketojenik diyet diyoruz, çok sağlıklıdır, hücrelerini yağ kullanımına alıştırmak zorundayız.

-Kızım sen benimle kafa mı buluyorsun? Yaşıma da mı hürmetin yok?

-O nasıl söz amcacığım? Tek amacım seni ve toplumu hastalıklardan korumak! Biliyorsunuz ki sağlıklı nesiller ancak koruyucu stratejilerle mümkündür. Lütfen görevimi yapmama izin verin ve hanım teyzeme saygılarımı iletin.

-Son diyeceğin bu mu?

-Hayır elbette, teyzeye söyleyin, akşam yemeğinde tavuk, balık, et kullanabilir; yanında zeytinyağlı sebze, çorba, salata yoğurt koyabilir. Ekmek? Iııh! Ketojenik diyette ekmek olmaaz.

Biliyorum daraldınız, şaşırdınız. Oturduğunuz yerden inceden inceye basıyorsunuz bana küfrü, kalayı. Maske dediniz anlattım. Şunu bilmelisiniz ki maskenizi takarak kanundan kaçabilirsiniz; ama bir Tıp Polisinden asla! Lütfen beni artık lafa tutmayın. Daha yapacak çoook işim var. Maskesi yana kayandan tutun da, maskesini çenesinin altına kaydırıp simidini ısıran insanlara kadar sayısız insanı uyarmam, korumam, cezayı basmam gerekiyor.

Gelelim sadede. Ne takalım, nasıl takalım mı diyorsunuz? Bu soru da yanlış. Öncelikle benim sizi takmam, sonra sizin doğru maske takmanız gerekir. Diyorsunuz ki sen bizi takmıyorsun! O zaman siz de maskenin üstüne huni takabilirsiniz misal; hatta kafanıza toka bile takabilirsiniz…

4 Temmuz 2020

Prof. Gülümser Heper

Kardiyolog

Kaynak:


ÖZGEÇMİŞ

26 Ağustos 1964 tarihinde Sivas’ta doğdum. Sivas’ın yerli bir ailesinin evladıyım. Baba tarafım Bezirci Mahallesi; Ana tarafım Çavuşbaşı Mahallesinde yerleşmiş. İlkokulu Ülkü İlkokulunda okudum. Ülkü İlkokulunu Cumhuriyet Türkiyesi’nin nadide kadın müdiresi olan Handan Hanım’ın zamanında tamamladım. Ortaokulu 4 Eylül Ortaokulunda okudum. Liseyi ise Türkiye çapında bir öğretim yuvası olan Sivas Lisesinde tamamladım. Üniversite eğitimimi yine Sivas’ta aldım. 1987’de Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni (CUTF) fakülte birincisi olarak bitirdim. Zorunlu hizmetimin ardından C.Ü.T.F. de İç Hastalıkları Ana Bilim Dalında araştırma görevlisi olarak atandım. Sivas’ta 1989’da Kronik Böbrek Hastaları Derneğini kurdum ve Sivas’tan ayrılıncaya kadar dernek başkanlığını yürüttüm. 1993’de İç Hastalıkları Uzmanı oldum. 1993’de ikinci bir ihtisas yapmayı zorunlu bularak Sivas’tan ayrıldım. Kalp ve Damar Hastalıkları eğitimi konusunda Türkiye’nin nadide hastanesi olan Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesinde Kardiyoloji İhtisasına başladım ve 1995’de ihtisasımı tamamladım. Hemen ardından S.S.K. Dış Kapı Eğitim Araştırma Hastanesinde Uzman Dr olarak çalışmaya başladım. Aynı yıl S.S.K.’nun İhtisas Hastanesine geçiş yaptım ve Kardiyoloji Bölümü birimlerinin kurulmasında birim idari amiri olarak aktif görevler üstlendim. 2003 yılında Kardiyoloji Doçenti oldum. 2006’da İngiltere’de altı ay dil okulunda üst seviyede konuşma İngilizcesi eğitimi aldım. Şubat 2008’de Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi (AİBÜ) Tıp Fakültesi Kardiyoloji Bölümü’nde Doçent ünvanı ile çalışmaya başladım. Ekim 2008’de aynı Üniversite’de Profesör oldum. 2008 yılından itibaren 3 yıl Kardiyoloji bölüm başkanlığı görevini üstlendim. 2011 de AİBÜ Kardiyoloji Bölümünden ayrıldım ve halen Ankara’da bir özel hastanede çalışmaktayım. 1993’den itibaren Girişimsel ve Klinik Kardiyolog olarak çalışmaktayım. Girişimsel Kardiyolojinin hemen tüm alanlarında yüksek klinik tecrübem vardır. AİBÜ bir önceki dönem Rektörlüğü’nün talebi üzerine Kardiyak Rehabilitasyon Hastanesi Projesi yaptım. Kardiyak Rehabilitasyon Hastanesi klinik ve idari çalışma ilkeleri üzerine tecrübem vardır. Dünyada ve Türkiye’de Koruyucu Sağlık Sistemi Politikalarının yerleştirilmesi amaçlı halkımıza, hekimlere ve çeşitli sivil toplum örgütlerine sunumlar gerçekleştirdim. Doç. Dr. Abdüllatif Şener’in kurduğu Türkiye Partisinin kurucu üyesi ve MKYK üyeliğini de yapmış olup partinin Sağlık Programlarının oluşmasında öncülük ettim. Edebiyat ilgi alanımdadır. Halen edebiyat alanında yayınlanmış bir hikaye kitabım bulunmaktadır. Şu anda ülkemizde yerleşmiş sağlık sisteminin ve politikaların eleştirildiği ve halkçı sağlık politikalarının sınırlarının belirlendiği kolektif bir çalışma olan “Tıp Bu Değil 1 ve 2” isimli kitapta iki bölümüm mevcuttur. İnceleme halinde “Ben, İbni Sina” isimli bir kurgu romanım mevcuttur. İnternet Gazeteciliği yapan bazı gazetelerin yazarları arasındayım ve düzenli siyasi makaleler yazmaktayım. Bir erkek çocuk annesiyim. 30 Mart 2014 Yerel Seçiminde CHP’den Sivas Belediye Başkan Adayı oldu.


İlişkili Haberler:

1.097 görüntüleme

● “Uyuyan milletler ya ölür ya da köle olarak uyanır” - Nutuk (Atatürk)

 

● Önce seni görmezden gelirler, Sonra sana gülerler, Sonra sana saldırır ve seni yakmak isterler. Sonra da anıtını dikerler. (Nicholas Klein)

● Alay etmek baskı gibidir. Uygar bir ülkede bir hareket, alay edilerek yok edilemediğinde yavaş yavaş saygı görmeye başlar (Mahatma Gandhi)

● Ülkenin senin için ne yapabileceğini değil, senin ülken için ne yapabileceğini sor (J.F.Kennedy)

bottom of page