Sağlık sistemimizdeki çürümüşlüğü anlatan ve binbir güçlükle piyasaya çıkartılan kitabın yazarının Covid-19 değerlendirmesi:
Virüs var mı yok mu?
Virüs yok demedim. Var fakat sanıldığı gibi önemli hastalık ve ölümlere neden olan bir virüs değil diyorum. Bütün yayınlarda insanların % 80’inin hafif ve belirtisiz geçirdiği söyleniyor. Bir virüs pandemisi olsaydı hastalığa yakalanan insan sayısının 30-40-50 milyon gibi rakamlara ulaşması gerekirdi. Hem hasta hem de ölen hasta sayısı (Bildirilen. Ben bunların da doğru olmadığını biliyorum) çok düşük.
Tanı Testleri
Çok hassas ve güvenilir değil. Virüs testleri böyledir. SB’nın açıklamalarında PCR testi müspet olanları hasta gibi takdim ediyorlar. Hatta hastaların büyük bir çoğunluğunda ateş bile olmadığını belirttiler. Ateş bile yoksa bana göre hastalık da yok. Ama sokakta ateşi olan hasta muamelesi görüyor.
Virüsün Bir İlacı ve Aşısı Yok
Bu bilgi, virüsün dünyadan tamamiyle eradike edilmesinin mümkün olmaması başka bir deyimle endemik olması anlamına gelir. Diğer soğuk algınlığı virüsleri gibi. Virüs bu günden sonra da görülecek. İlk ne zaman oluştuğunu bilmiyoruz. İlk olarak Çin’de böyle bir virüs tanımı yapılmıştır diyoruz. Virüs belki bin yıldır var. Doğadaki bütün virüsleri ve bu virüslerin ne zaman oluştuğunu bilemiyoruz. Bilmemiz de mümkün değil. 2019 sonunda belirlenmesi bu tarihte oluştuğu anlamına gelmez.
Virüsün Yayılımı
Virüsün hava ile yayıldığına inanan bir kişinin tek korunma yöntemi astronotlar gibi maskeden solumasıdır. Havadan virüsün temizlenmesi için hepa filtresinden havayı süzmek gerekir. Doğa ve hava sterilize edilemez. N95 maske 0.3 micron’a kadar partikülleri tutabiliyor. 300 nanometre. Virüs boyutu ortalamam 125 nm çapta. Bu virüsün hem maskeden hem de maskenin kenarından havaya karışacağı anlamına gelir. Virüs taş, böcek veya balık değil. Ağa takılmaz. Çok hafif olduğu için devamlı olarak hava hareketleri ile havada hareket eder. (polenler gibi). Bu eğer yaygın bir virüs hastalığı olsaydı havaya çok fazla virüs yayılacağı anlamına gelir. Hava ile bulaşma oluyor olsaydı çok fazla kişinin hemen hastalığa yakalanacağı demektir. Her bir nefeste, bir günde ortama ne kadar virüs yayıldığı ve bunun ne kadarının kilometrelerce uzağa gittiği, bir metreküpte ne kadar virüs bulunduğu gibi soruların cevabı bulunamaz. Virüs balgam ve tükürükle değil hava ile yayılır. Lokanta ve kahve gibi yerlerde virüse karşı alınabilecek tek önlem havanın devamlı olarak hepa filtreleri ile süzülmesidir.
Üstteki Paragrafın Açılımı:
Burada virüsün akciğerinde pnömoni gelişen hastaların soluk alıp vermesi ile virüsün havaya karışacağını, maske veya başka bir şeyin buna engel olamayacağını; bu virüsün yere çakılmayacağı, polen gibi havada dolaşacağını ve hava akımları ile seyahat edeceğini ve hava olan her yerde olacağını anlatmaya çalıştım. Havada bu kadar virüs olsaydı milyonlarca kişinin hastalığa yakalanması gerekirdi. Ayrıca bu şekilde bulaştığı ve yayıldığına inanılıyorsa maske yerine astronot maskesi içinde oksijen veya hepa filtresi ile süzülmüş hava ile solunum yapılması anlamına geliyor demiştim. Bütün bunlar virüsün hava ile yayıldığını fakat bulaşmadığını gösterir.
Virüsün nasıl saçıldığı konusunda fazla bilgimiz yok. Virüsün akciğerlerden solunum veya öksürük ile ortama yayıldığı kabul ediliyor. Hastalıklı olan veya virüs yayan bir kişinin bir nefes verişinde ortama ne kadar virüs fışkırttığı, her nefes verişte virüs fışkırtıp fışkırtmadığı, bunun kaç gün devam ettiği bilinmiyor. Bu konudaki bütün bilgi solunum yolu ile havaya atıldığı için havada virüslerin bulunacağı varsayımıdır. Virüs ağır bir cisim değildir. Ortalamam çapı 120 nm (1nm=1/1 000 000 000 m; bir mikron metrenin bir milyonda biridir) civarındadır. Bu nedenle her nefes verilişinde ortama ne kadar virüs yayıldığı, virüslerin hangi yolu takip ettiği, havaya karışan virüsün ortamda ne kadar kaldığı hiçbir zaman hiçbir yöntemle belirlenemez. Matematik varsayımlarla modellemeler yapılabilir.
Virüs ancak elektron mikroskobuyla görülebilecek boyutta çok küçük olduğu için hiçbir maske bu virüsün geçişini engelleyemez. Kaldı ki solunan hava maskeden değil kenarındaki boşluklardan ortama yayılır. Ağızdan tükürük yayılması ile virüs yayılması farklı şeylerdir. Tükürük ağızdan virüs akciğerden havaya karışır.
Maske Konusuyla İlgili Amerikalı Doktorların Görüşleri
Virüs bir gıda artığı, böcek değildir. Havaya karıştıktan sonra yere düşmez. Hatta bu çok nadir bir olaydır. Virüs hava akımları ile havaya karışır ve yer değiştirir. Herhangi bir ortamda havada ne kadar virüsün bulunduğu ve dolaştığı hiçbir şekilde belirlenemez. Teorik olarak tek bir virüs hastalık yapabileceğine göre hava yolu ile dolaşan virüsler sosyal mesafe bir yana insan içinde yaşamasa bile hastalığa neden olabilir. Amazon yerlilerinde ve Mir uzay istasyonundan dönen astronotta virüsün pozitif çıkmasının bir nedeni bu olabilir. Virüs bir buçuk metre doğrusal bir yol izledikten sonra yere düşmez. Virüsün nasıl bir yok izlediğini hiçbir zaman bilemeyiz. Solunumdan da fazla etkileneceği belli değil. Kütlesi çok küçük olduğu için havanın basıncı onun küresel ve doğrusal bir şekilde yayılmasını engeller.
Hijyen Konusu
Virüsler az da olsa maddi ortamlara duvar, ağaç, kapı kolu tutunabilir veya yapışabilir. Fakat bu da zihinsel olarak bir modelleme yapılırsa çok az virüs buralara bulaşır. Ancak elle temasla buralara bulaşma olur. Bunun için evde yemek yemeden önce sabunla ellerin yıkanması yeterlidir.
Konuyla İlgili Alman Profesörün Araştırma Sonuçları (Türkçe Seslendirmeli Video) YouTube'dan SİLİNEN YASAKLI Video
Markus Lanz : Yani kapı kolunu tutma, süper marketteki meyve sepeti, kedi, cep telefonu, her neyse... Bunlardan aslında tehlike oluşmuyor, öyle mi?
Prof. Hendrik Streeck : Evet, şu ana kadar elde ettiğimiz sonuçlara göre,
bir kapı kolu ancak, biri eline öksürüp onu tuttuktan sonra başkasının tekrar o kolu tutmasıyla bulaşıcı olabilir.
Teorik olarak havada ve her yerde virüs bulunduğu varsayılarak evde ellerin yıkanması yeterlidir. Bulaşma olduğunu düşünüyorsak parmaklarımızı ağzımıza sokmamamız yeterlidir. Sterilizasyon antisepsi kavramını bilen bir kişi havanın ve doğanın steril edilemeyeceğini bilir. Doğadaki ve havadaki virüsler lineer bir şekilde 24 saat içinde tahrip olur. Olmasa da bize bir zararı olmaz. Kapalı yerlerde hava hepa filtreleri ile süzülebilir daha mantıklı bir iş olur. Buna başvurulmadığına göre havada virüs dolaştığı kabul edilmiyor veya kavranmamış demektir.
Eve alınan gıdaların ve eşyalara ne yaptığımızı soruyorsan: Sadece maske eldiveni çıkarıyorum. 24 saat sonra onları yıkayıp daha sonra tekrar kullanıyorum (Gerekli olduğuna inandığım için değil ceza yememek için). Evde hiçbir yerde dezenfeksiyon yapmıyoruz. Gıdaları da özel bir işlemden geçirmiyoruz. Bu işlemler daha zararlı. Çamaşır suyu astım ve KOAH yapar. Bir faydası yok. Önceden de kullanmıyorduk.
Medyanın Durumu
Şimdi TV’lerde sürekli olarak ve her gün yapılan propaganda ile beyinler yıkanmış. Kişiler bu söylediklerimi resmi görüşle değerlendiriyor. Bu açıklamaların doğru olduğunu sanıyor ve bence neye inanırsa da inansın. Benim sorunum değil. Dünya Bankası’nın son verdiği korona kredisinin bir bölümünün de kovid-19 mücadelesi için propagandaya harcanması şartı var. Bence bu haberleri yapan bu krediden yemleniyor.
Ölenlerin Durumu
Devamlı sorulan diğer bir soru: Ama ölenler var. Hiçbirisine otopsi yapılmadı. Neden öldükleri belli değil. Kişiden alınan örnekte virüs saptanması ile kişide kovid-19 hastalığı bulunması ve bundan ölmesi farklı bir şey. Ayrıca bütün veriler Sağlık Bakanlığı’nda değil SGK MEDULA sistemindedir. Bu sistemde hastaneler kesin tanı olmadan hastaları kovid 19 tanısı ile yatırabilir. (SGK Sağlık Uygulama Tebliği Ek -2’de 510021 kodlu ve ilişkili kodlara bakabilirsiniz.) Blog’da bu konuda bir yazı da yazdım. Bazıları ciddi bir pandemi olduğuna ve söylenen her şeyin doğru olduğuna inanıyorum diyebilir. Ben inançla bilimsel sonuç ve eleştirel analizi farklı değerlendiriyorum. Her söylenene inanmam. İnanana da bir şey demem. Herkesin kendi kararıdır. Burada sağlığın karanlık yüzüne ışık tutmaya çalışıyoruz.
Ölüm Rakamları
Rakamlar doğru değil. Nedeni şu:
Hiçbir test % 100 virüs mevcudiyetini göstermez. Virüs testinin pozitif olması kişinin hasta olması anlamına gelmez. Hastalığı geçirmiş olabilir. Soğuk algınlığı, grip geçirenlerde ve grip aşısı yaptıranlarda da virüs testi müspet çıkabiliyor.
Ayrıca bir kişide virüs bulunması veya saptanması kişinin hasta olması anlamına gelmiyor. Virüsle hiç teması olmayan uzaydan gelen Rus astronot ve Amazon yerlilerinde hastalık ve virüs saptanmıştı.
Türkiye’de sağlık verileri SGK MEDULA sisteminde toplanır. Bu sistemle hasta tedavi eden bütün SHS’ları kesin tanı ve test olmadan istediği hastayı kovid 19 diye yatırabilir. Yani tanı olarak çok fazla hastalık olması bu kadar hastalık olması anlamına gelmez. SGK daha fazla geri ödeme verdiği için SHS istediği her hastayı kovid-19 olarak gösterebilir. Sağlık Bakanlığı bu işleri idare etmiyor ve edemez. Kendisi sadece diploma, sertifika veriyor. Başka bir yetkisi yok.
Bir kişi kovid-19’dan öldü diyebilmeniz için gerçekten bu hastalıktan öldüğünü otopsi raporu ile belirlemek gerekir. Bir kişiden alınan örnekte virüs saptanması ile kişinin bundan ölmesi farklı bir şeydir. Hasta sepsis, organ yetmezliği, kalp krizi, beyin kanaması veya kanserden de ölmüş olabilir.
Ameliyat yarasında MRSA olan bir kişi beyin kanamasından ölürse ölüm nedeni MRSA olmaz. Bunun gibi değerlendirmek lazım. ABD’de de CDC kovid hasta ve ölüm oranlarının yüksek gösterildiğini açıkladı. ABD de sayının yüksek olması Türkiye’de olduğu gibi sigorta sisteminin bu tanıya daha fazla ödeme yapmasıdır.
Sürü Bağışıklığı
Sürü bağışıklığı diye de bir şey yok. Kimin bağışık kimin olmadığı belli değil. Bu bir salgın (pandemi) değil bir endemi. Endemi demek hiçbir zaman yok olmayacak hep devam edecek demektir. İyileştiren bir ilaç ve aşı yok. Kalıcı bağışıklık yok. Virüs havaya karışıyor. Havayı sterilize edemezsiniz. Maske virüsün yayılmasını önlemez. Virüs polenler gibi havada hareket eder ve hiç hasta olmayan kişilerin bulunduğu ortama da gelir ve bir yerlere bulaşabilir. Ama çoğu hep havada kalır ve tahrip olur.
Sosyal Mesafe
Sosyal mesafe de hikâye. Virüs çakıl taşı değil. Her yerde olan bir şeydir. Hepa filtreli astronot başlıkları kullanılması lazım. Bu da mümkün olmadığına göre hepsi lafı güzaf.
Ölenlerin de neden öldüğü belli değil. Otopsi raporları yok. Örnek: Beyin kanaması geçiren bir kişinin yarasında veya bir yerinde bir bakteri ürese de kanamadan ölünce ölüm sebebi bakteri mi olur? Virüs tanısı çoğu zaman ve genellikle de sadece tanıdır. Bunların çoğunda hiçbir semptom yoktur. SGK SUT kodunda kovid 19 olarak yatırılacak hastaların kesin olarak tanı konulma şartının olmadığı belirtilmiştir. Yani istediğini hastayı bu koddan yatırabilirsiniz demektir.
Sonuç
Burada analitik düşünce yöntemi ile analizler yapıyorum. Kimse bana inansın, aferin versin ve buradan bir sonuç çıkararak ona göre yaşasın demiyorum. Herkes kendi fikrini kendi oluşturacak.
Ayrıca ben de sokağa çıkarken maske takıyorum. İnandığım için değil taciz edilmemek ve ceza yazılmasına neden vermemek için. Bir de dr kimliğini alıyorum. Ama evde her yeri dezenfekte etmeye, çamaşır suyu, sirke ve alkol ile virüsleri öldürmeye çalışmıyoruz. Bunları hiç yapmadık. Hiç bir zaman da yapmam.
Ben her duyduğuma inanan bir kişi değilim. Bazı yalanlar sürekli tekrarlanıyor karşı görüşlere izin verilmiyor. Bu Goebbels'in taktiğidir. Bir yalan sürekli tekrarlanırsa insanlar yalana inanır. Türkiye'de yapılan bu.
Neticede burada bir şeyin anlaşılması için yorumlar yapıyoruz. Ana insanlar kendilerinde oluşan kalıp fikirlere göre düşünür ve hareket eder. Kimseyi de suçlamıyorum. Ayrıca grupta kimsenin diğerine kendi fikrini dayatmasını da istemiyorum. Bana ters de gelse herkes fikrini söylemeli.
Amacımız insanlar sağlık ile ve sigorta sistemi ile ilgili sorunlarını dile getirmelerini sağlamak. Başka bir amacımız yok. Sesli düşünüyoruz ve görüşleri izliyoruz.
Sağlığın Karanlık Yüzü Kitabının Yazarı
Dr. Mehmet Uğur Yılmaz
ÖZGEÇMİŞ
● 1953, Burdur doğumlu.
● İlkokul, ortaokul ve liseyi Burdur’da okudu. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra, genel cerrah uzmanlık eğitimini de, 27.11.1976-23.03.1982 tarihlerinde yine aynı fakültenin Genel Cerrahi Kliniği’nde tamamladı.
● Fakültesi’nden mezun olduktan sonra, genel cerrah uzmanlık eğitimini de, 23.11.1981–23.03.1983 sürecinde yine aynı fakültenin Genel Cerrahi Kliniği’nde tamamladı.
● Askerlik hizmetini, 100 yataklı İzmit Askeri Hastanesi’nde genel cerrahi uzman olarak yaptı.
Hekimlere zorunlu hizmet uygulaması gereği, 29.09.1983–23.09.1985 sürecinde Muş Bulanık Devlet Hastanesi’nde çalıştı.
● Daha sonra Çanakkale Biga Devlet Hastanesi’nde (08.10.1985–03.02.1986), Çorum SSK Hastanesi’nde (02.01.1987–28.01.1987) ve Antalya SSK Hastanesi’nde (18.05.1990–14.03.2005) genel cerrahi uzman olarak görev yaptı.
● SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devredilmesinden sonra, “performans sistemi” ile çalışmayı ahlâki bulmadığından hastaneden ayrıldı.
● SSK Antalya Sağlık İşleri Müdürlüğü’nde çalışmaya başladı. Adı daha sonra değişen ve önce SSK Sağlık İşleri Müdürlüğü, devamında SGK Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezinde çalıştı. Bu süre zarfında SSK ve SGK’nın Kurum’a hizmet satan hastanelerin çıkarlarını korumak için çalıştırıldığını ve buna hizmet edecek şekilde düzenlendiğini gördü. Kurum sigortalılarının ve halkın çıkarlarını korumak için SGK içinde, yolsuzluk ve nitelikli dolandırıcılık faaliyetlerine ve usulsüzlüklere karşı çıktığı için dört kere sürüldü.
● 15.4.2018 tarihinde emekli oldu.
İlişkili Diğer Haberler
● Sağlık sistemimizdeki çürümüşlüğü anlatan ve hiçbir yayınevinin basmaya cesaret edemediği kitap sonunda yazarın kendi imkanlarıyla basılıp piyasa çıktı.
● Asıl tehdit, virüs değil, uygulanan “sağlık” sistemidir! - Yeniçağ Yazarı ARSLAN BULUT (26.05.2020)
● Sağlığın KARANLIK YÜZÜ - Dr. Uğur Yılmaz
● Uzman Tabip Araştırmacı Gazeteci Dr. Uğur Yılmaz ilaç da yapılan vurgun ağını anlatıyor - 11 Nisan 2016
● Uzman Tabip Araştırmacı Gazeteci Dr. Uğur Yılmaz Hastaneler Vurgunu - 18 Nisan 2016
Comments