Meksika'daki çakma E.T.'yi bir kenara bırakalım arkadaşlar. Onun sahte olduğu anlaşıldı.
Gündelik hayatımızı derinden etkileyecek bambaşka bir konu var önümüzde.
Biliyorsunuz biz çevreci bir ülkeyiz(!) ve yeşili doğayı korumak umursadığımız(!) şeylerin başında geliyor.
Bu kadar da bilinçli(!) olduğumuz için de meclisimiz İklim Değişikliği Kanunu'nun taslağını hazırlamış.
Gelin bakalım bu taslak kanunda neler var ve sonuçları ne olabilir ve
neden şu an sadece konuşmamız gereken tek şey bu konu olmalı.
27 sayfa 51 maddeden oluşan taslağın ilk maddesi diyor ki "Küresel sıcaklık artışını 1,5 derecede tutmalıyız. Bu yüzden salınan sera gazlarını sınırlandırmalıyız ki bizden sonraki nesiller de rahat yaşasın."
Harika bir fikir. Zaten bizim olayımız bu, doğayı korumak.
Nasıl yapacakmışız bunu?
Düşük karbonlu ekonomiye geçerek.
O nasıl oluyor?
Karbon fiyatlandırma politikaları ve karbon vergisi getiriliyormuş. Taslakta bu yazıyor.
Sanayiden daha çok vergi alınsın ki, yeteri kadar yüksek değil zaten mal ve hizmetlerin fiyatı, biraz daha yükselsin. Çünkü küresel ısınma.
Bir şeye ekstra vergi koymak neyi amaçlar? Onun azalmasını teşvik etmeyi. Yani kendi elimizle kendi Sanayi ve Ticaretimizi sınırlandırmış oluyoruz.
Madde 4'e kanunun ilkeleri yazılmış.
Diyor ki, iklim üzerine olumsuz sonuçlar doğurabilecek faaliyetlerin olabilecek en erken aşamada engellenmesi zorunludur.
Nedir iklim üzerine olumsuz sonuçlar doğurabilecek faaliyet?
Her şey konulabilir bunun için eğer istenirse.
Kağıt para basmayalım, nakiti kaldıralım.
Benzin çok harcanmasın, uzağa otobüs bileti almak yok.
Bunların hepsi olabilir.
Başka bir ilkede diyor ki, çevreyi etkileme potansiyeline sahip faaliyetlerde bulunan herkes çevre kirliliğini önlemek ve önleme çalışmalarına engel olmamak, olursa verilen zararı tazmin etmekle yükümlüdür.
"İklim değişikliği yok" demek yasak, dersen ceza.
Bir tane de ihtiyatlılık ilkesi yazılmış.
İklim değişikliğine yol açan faaliyetlerin belirlenmesinde YETERLİ BİLİMSEL BİLGİ ve VERİ OLMASA DA alınacak önlemleri engellemeyecektir.
Yani yeri geldiğinde bilimin de bağlayıcılığı olmayacak.
Bilime göre alınmayacaksa neye göre alınıyor? Onu da açıklamış...
Madde 8'e göre ülke çapında sera gazı emisyonları azaltım hedefi, Birleşmiş Milletler iklim Sözleşmesi madde 2 de belirtilen nihai hedefe ulaşmaya yöneliktir.
Ne yazıyor Birleşmiş Milletler'in iklim sözleşmesinde?
"İnsanların faaliyetleri iklimi bozmuştur" diyor.
Bu önermeyle ilgili bilim dünyasında bir fikir birliği bulunmasa da.
Birleşmiş Milletler'in en büyük sivil bağışçıları kimdi peki?
Onları da hatırlamak lazım.
[ Bill ve Melinda Gates Vakfı, Rockefeller Vakfı, Open Society (Soros) ]
Madde 10'da mücadele edilecek gazları yazmışlar.
2. sırada metan gazı var. Metan gazını en çok hangi sektör salgılıyor sizce? Hayvancılık.
Hayvancılık metan gazı salınımlarının %80'ini oluşturuyor.
O zaman bu taslağa göre hayvancılığın azaltılması lazım.
Yani ete "güle güle" diyebiliriz.
Bakanlık ayrıca karbon vergisi gibi diğer karbon fiyatlandırma politikaları da düzenleyebilir.
Ceza sistemleri oluşturulacak ve tahsilatlar da bu sistem üzerinden yapılıyor.
Londra'daki Ulez'lere benziyor bu iş.
Düşük emisyon bölgeleri oluşturmuşlar pilot bölge seçip.
O bölgede araba süren, et yiyen ceza ödüyor.
Yüz tanıma teknolojisine sahip kameralar her yerde, direkt banka hesabından çekmece...
Eş zamanlı şekilde bu hafta çıkan yasayla birlikte artık kimse devletten izinsiz hiçbir şey toprağa ekemeyecek.
Kendi bahçene domates ekebilmek için devletten izin ve sertifika almak zorundasın.
Devletin, "üretebilirsin" dediğin şeyi üretebileceksin artık.
Hayvancılık için de aynı şey geçerli.
Ve bakalım bu yeni yasayla sertifikalar kimlere nasıl verilecek?
Sadece büyük şirketler mi alabilecek?
Uzun zamandır söylediğimiz her şey tek tek gerçekleşti.
Artık işin teorisi meorisi kalmadı.
Bizde şu an hazırlanan iklim yasa taslağı geçen yıl bazı Avrupa ülkelerinde kanunlaşmıştı.
Ve çiftçiler büyük protesto etmişti. Hala da etmeye devam ediyorlar.
Bizde henüz öyle bir bilinç yok.
Yani hep soruyoruz ya "tamam küreselcilerin planı işliyor ama ne yapacağız biz" diye.
Şu anda yapabileceğimiz şey en azından bu yasaya karşı dilekçeye imza atmak.
Linki aşağıda. Atalım ki bakalım kaç kişiyiz?
Ve etrafımızdaki insanları da bilgilendirmemiz lazım.
Çünkü bu görevi görmesi gereken medya bizi bilgilendirmiyor.
Edilgenliği bırakıp demokrasiye aktif katılım sağlamazsak çok kısa süre içinde kurbağanın kaynama noktasını geçmiş olacağız.
Kaynak :
Mehmet Kafkaslıgil YouTube Kanalı
Commentaires