Örnek olarak kızamığın ölüm oranları üzerindeki etkisine daha yakından bakalım.
Amerika Birleşik Devletleri'nde kızamık için ulusal ölüm istatistikleri ilk kez 1900'de derlenmiş.
Ölüm oranı, yüzbin kişi başına ölüm olarak ifade edilen dikey Y ekseninde gösterilmiştir.
Yatay X ekseni ise 1900'den başlayarak 1970'e kadar olan yılları göstermektedir.
Bu grafikte yıllar ilerledikçe kızamığın neden olduğu ölümlerin sayısındaki dalgalanmalar ve zaman içinde bu ölümlerin azaldığı görülmektedir.
Kızamık aşısı A.B.D.'de 1963'te piyasaya sürüldü.
Ve grafikten görebileceğiniz üzere aşı henüz piyasaya sürülmeden önceki dönemde kızamığa bağlı ölüm oranı, zirvesinden %98,6 gibi çapıcı bir oranda düşüş göstermiş.
Benzer şekilde İngiltere'de kızamık için ulusal ölüm istatistikleri, A.B.D.'dekinden çok daha önceleri, ilk kez 1838'de derlenmiş.
Amerika Birleşik Devletleri'ndekine benzer şekilde kızamıktan ölümlerin sayısı yıllar içinde dalgalanmış.
1800'ler boyunca kızamıktan ölümler 1900'lere göre nispeten sabit kalmış.
Ancak yüzyılın sonlarına doğru 1900'lü yıllar boyunca devam eden önemli bir düşüş eğilimi ortaya çıkmaya başladı.
Kızamık aşısı İngiltere'de 1968'de piyasaya sürüldü.
Ve bu noktada (aşı henüz piyasaya sürülmeden önceki dönemde) kızamığa bağlı ölüm oranı, zirvesinden %99,8 gibi şaşırtıcı bir oranda düşüş göstermiş... Yani nerdeyse %100
Bu grafikler, devlet kurum ve kuruluşlarının yaygın olarak kolayca erişebildiği resmi devlet verilerinden oluşturulmuştur.
Bu istatistikler bize kızamığın zaman içindeki ölüm oranları üzerindeki etkisinin çok sağlam ve net bir resmini sunmaktadır.
1960'larda bu verilerden oluşturulan grafikler bu bilgilerin doğruluğunun ve güvenilirliğinin bir kanıtı olarak CDC web sitesinde bile bulunabilir.
Ayrıca boğmaca, kızıl, tüberküloz, tifo, difteri, grip, zatürree ve diğer tüm bulaşıcı olarak bilinen hastalıkların kızamıkla birlikte EŞZAMANLI düşüş yaşadığını belirtmekte fayda var.
1800'lerin sonlarından 1900'lerin ilk yıllarına doğru HEPSİNİN ölüm oranları ciddi bir düşüş eğilimindeydi.
1950'lerde ve 60'larda tüm bu hastalıklardan ölüm oranları, herhangi bir aşı veya büyük tıbbi bir MÜDAHALEYE GEREK KALMADAN %90 ila %100 DÜŞMÜŞTÜ.
Hatta bir zamanlar çok tartışılan ve oldukça ölümcül bir hastalık olan çiçek hastalığı bile 1800'lerin sonuna kadar ölümcül kaldı.
1902'de 72.946 olan çiçek hastalığı vakası 1939'da 9.877'ye düştü (%86,5 azalma)
1902'de 2.500 çiçek hastalığı ölümü 1939'da 38'e düştü (%98,5 azalma)
1900'de %4,24 olan vaka/ölüm oranı 1939'da %0,38'e düştü (%91 azalma)
Ancak 1920'de genellikle su çiçeği ile karıştırılan hafif bir hastalık haline geldiğinde önemini yitirdi.
“…suçiçeği, çocukluk çağının küçük bulaşıcı bir hastalığıdır ve özellikle hafif çiçek hastalığı vakalarında sıklıkla teşhis güçlüğüne yol açması nedeniyle önemlidir.Çiçek hastalığı ve su çiçeğini klinik olarak ayırt etmek bazen çok zordur.”
Bu hastalıklara bağlı ölüm oranlarındaki bu düşüş bir TESADÜF DEĞİL, bu süre zarfında YAŞAM KOŞULLARI, TEMİZLİK ve BESLENMEDE meydana gelen önemli gelişmelerin bir sonucudur.
BU DEĞİŞİKLİKLER daha sağlıklı bir nüfusun oluşmasına yardımcı oldu ve bu da onları bu hastalıklara karşı DAHA DİRENÇLİ hale getirdi.
O kadar ki, 1900'lerin başlarında bulaşıcı olarak bilinen hastalıklar ciddi bir endişe kaynağı olarak görülmüyordu.
“Sigorta şirketlerinin yaşamsal istatistiklerinden, bu ülkede çocukların yaşamının çok daha güvenli hale geldiğini öğreniyoruz. Çocukluk çağının başlıca bulaşıcı hastalıklarından (kızamık, kızıl, boğmaca, difteri) ölümleri tek bir yılda %31 oranında azaltarak yeni bir rekor seviyeye indirdik; bu, aslında bu hastalıkların tamamen ortadan kaldırılacağını vaat eden bir nokta!”
Bu hastalıklara bağlı ölümlerdeki BU DÜŞÜŞÜN, aşılama ve diğer tıbbi müdahalelerin başlamasından ÇOK ÖNCE gerçekleştiğine dikkat etmek önemlidir.
“Çocukluk çağının başlıca bulaşıcı hastalıkları olan kızamık, kızıl, boğmaca ve difteri yılda %31 oranında, yani 1939'da 100.000'de 4,2'den 1940'ta 2,9'a düştü. Bu hastalıkların her biri 1940'ta yeni bir minimum seviyeye ulaştı ve boğmaca dışındaki tüm hastalıkların ölüm oranı 100.000'de 1'den azdı. Sadece nispeten birkaç yıl önce bu grup hastalıklardan kaynaklanan ölümlerin sayısı ciddiydi, ancak şimdi bunların tamamen bastırılmasının beklenebileceği bir noktaya düşürüldü."
“Halk sağlığı hareketinin, 1930'da 100.000'de 20,4 olan ve 1940'ta 4,6'ya düşen ishal ve entetiristen ölüm oranlarının azalmasından sorumlu olduğu söyleniyor. Sütün pastörizasyonu, gıdaların daha iyi soğutulması ve su kaynaklarının saflaştırılması gibi sağlık bilimlerindeki gelişmelerin yanı sıra yaşam standartlarındaki genel yükseliş, bu gelişmenin ana nedenleridir.”
Bu, Halk Sağlığı tedbirlerinin ölümleri önleme ve toplumların refahını iyileştirme konusundaki gücünün bir kanıtıdır.
Bu hastalıklara bağlı ölüm oranlarının azalması, bu hastalıkları kontrol etme ve önleme yeteneğine sahip olduğumuzun güçlü bir hatırlatıcısıdır.
Bu çok önemli bilgiyi akılda tutarak bazı önemli soruların sorulması doğaldır.
Bu bilgi NEDEN daha yaygın olarak bilinmiyor?
Devlet kurumları, şirketler, kuruluşlar ve medya NEDEN bu bilgileri öne çıkarmıyor?
Bu konuyla ilgili soruşturmalar ve kamuya açık tartışmalar NEDEN yapılmıyor?
CDC, Dünya Sağlık Örgütü, doktorlar ve ilgili kurumlar bu tabloları belirgin bir şekilde
Tıp dergileri bu bilgileri okuyucularına NEDEN sunmuyor?
Kızamıktan ölümler, aşısı çıkmadan önce %98 ila %100 oranında düşerek önlenmişse, NEDEN bir aşılama yöntemi uygulandı ve herkes için zorunlu hale getirildi?
Aşılamadan önce kızamık ölümlerindeki bu büyük düşüş, mikrop teorisini ÇÜRÜTÜYOR MU?
Bu kadar temel ve kolay erişilebilen bir bilgi atlandıysa veya görmezden gelindiyse, yetkililer ve uzmanlar BAŞKA HANGİ önemli bilgileri yanlış kullanmış olabilir?
Göz önündeki bu veriler NASIL bu kadar uzun süre gözden kaçmış veya yok sayılmış olabilir?
Bu kadar önemli bilgiler hakkında şeffaf ve açık sözlü değillerse, bu kurumlara ve sağladıkları bilgilere NASIL GÜVENEBİLİRİZ?
Bunlar incelenmeyi ve cevaplanmayı hak eden ÖNEMLİ SORULARDIR.
Bu sorular ELEŞTİREL DÜŞÜNMENİN, SORGULAMANIN ve ARAŞTIRMANIN, GERÇEKLERİ ANLAMANIN ve BİLİNÇLİ KARARLAR VERMENİN önemini vurgular.
Ancak bunu yaparak gerçeği ortaya çıkarmayı ve kendimiz, topluluklarımız ve dünyamız için daha iyi kararlar vermeyi umabiliriz.
Onlarca yıldır altında yaşadığımız yanılsamanın farkına vardığımızda, özgürleşebilir ve kendi sağlığımızın ve mutluluğumuzun kontrolünü elimize alabiliriz.
Korku içinde yaşamak zorunda değiliz.
Bilim kisvesi altında hüküm süren tıbbi dogmaya inanmadığımız için bize suçlu muamelesi yapılan totaliter bir tıbbi devlet altında yaşamak zorunda değiliz.
Gayretli ve bilgi sahibi olmak esastır.
Çünkü sadece bilgi ve anlama yoluyla gerçeği bulmayı umabiliriz.
Güçlenin ve gerçekten özgürleşin.
Bize sunulan bilgileri sorgulamalı, kendi araştırmamızı yapmalı ve bilgi kaynaklarını sorgulamalıyız.
Ancak bunu yaparak bilinçli kararlar almayı ve istediğimiz hayatı yaşamayı umabiliriz.
Kendi irademizle verdiğimiz gücü geri alabiliriz.
İtaatkar takipçiler olmayı bırakıp bilgili ve eğitimli bireyler olmaya başlayabiliriz.
Kendi hayatımızın kontrolünü ele alabilir, kendi seçimlerimizi yapabilir ve istediğimiz gibi yaşayabiliriz.
Daha sağlıklı, daha mutlu ve huzurlu olabiliriz.
Özgür olabiliriz...
İzlediğiniz için teşekkürler...
Referans ve bağlantı adresleri altta yer almaktadır.
Bu bilgilerin değerli olduğunu düşünüyorsanız lütfen beğenin ve paylaşın.
Bir görüşe katılsanız da katılmasanız da lütfen saygıyla yorum yapın.
Diğer insanların görüşlerini paylaştığımızda ve dikkate aldığımızda hepimiz öğreniriz.
ÜCRETSİZ grafikler, fotoğraflar, kitap bölümleri, sesli kitaplar ve daha fazlası için lütfen dissolvingillusions.com'u ziyaret edin.
Sansürün ve ifade özgürlüğüne yönelik saldırıların arttığı bu dönemde lütfen odyssey.com'daki videolarımı izleyin.
Teşekkür ederim ve harika bir gün geçirmenizi dilerim...
Hızlı tempolu, teknolojik olarak gelişmiş dünyamızda, sınırsız miktarda bilgiye erişim hiç bu kadar kolay olmamıştı. Ancak bu bilgi bolluğu beraberinde büyük bir karmaşıklık ve kafa karışıklığı da getiriyor. Bunalabileceğimiz için, bu çığ gibi verinin yorumunu genellikle uzman olduğuna inandığımız kişilere bırakıyoruz.
Ne yazık ki, gerçeklerin ve olayların yorumlanması, iktidardakiler tarafından sıklıkla önyargılı kavramları güçlendirmek ve kendi gündemlerine hizmet etmek amacıyla manipüle edilebilir ve şekillendirilebilir. Hükümetler, kurumlar, şirketler ve kuruluşlar, medyayı kamuoyunu şekillendirmek için bir araç olarak kullanarak iktidarlarını sürdürmek ve kârlarını güvence altına almak için sıklıkla anlatıyı kontrol etmeye çalışırlar.
Bilgili vatandaşlar olarak bize sunulan bilgileri eleştirel bir şekilde değerlendirmek, gerçekliğini ve geçerliliğini sorgulamak ve gerçeği aramak bizim sorumluluğumuzdur. Kendimizi eğitmek ve onların kontrolünden kurtulmak için doğuştan gelen zekamızı kullanarak, bilinçli kararlar alma ve kendi hedeflerimizin kontrolünü elimize alma konusunda kendimizi güçlendirebiliriz.
Bizi özellikle ilgilendiren alanlardan biri de bulaşıcı hastalıklardır. Tarihsel verileri inceleyerek bu hastalıkların geçmişte toplumları nasıl etkilediğini daha derinlemesine anlayabilir ve bunları önlemek veya tedavi etmek için alınan önlemlerin etkili veya gerekli olup olmadığını görebiliriz. Bu bilgi, kendimizi ve topluluklarımızı korumak için daha iyi kararlar almamıza ve uygun önlemleri almamıza yardımcı olabilir.
Kaynak :
26.01.2023
Comments