top of page

BAĞIŞIKLIĞI DÜŞÜR, suçu da Virüse(!) at ! (inanacak kitle hazır)

Elmer - @Vrabitschlaw 'dan güzel bir tespit :


Dikkat ettiniz mi bilmiyorum, pandemi yalanına start verildiğinden bu yana meyda baskısı ve bilim kurulu tavsiyeleri ile alınan kararların tamamı sistematik olarak

bağışıklık sistemini çökertmek üzerine kurgulanmış.

Şimdi teker teker yapılanlara ve sonuçlarına bir göz atalım.


İlk olarak ekranlarda, sokakta titreyerek, bir anda fenalaşan, pat diye düşüp ölen, kan kusarak feci şekilde can veren, ölüm nöbetleri geçiren, beyaz tulumlar içindeki sağlıkçılar tarafından tamamen izole çadır içinde taşınan hastalar gördük.


TV'den, hastalık henüz daha yeni başlamışken müthiş bir bulaşma hızı olduğu Çin'den 1-2 günde dünyanın diğer ucuna yayıldığı haberleri geldi, İzlanda ve Avusturalya'daki vakalar görüldüğü haberleri sunuldu.

İnsanların en çok korktuğu şey yani ölüm korkusu şiddetle pompalandı.

Stresin, insanın bağışıklık sistemini baskılayan ve düşüren en önemli faktör olduğu ben söylemiyorum, bunu dünya tıbbı söylüyor. Üstelik bunu bildiğimiz günlük stresle kıyaslamamak gerek, insanın kendi ve yakınlarının öleceği ile ilgili bir stres bu.


Sonraki tedbir ise maske kararıydı, dünyada sadece hasta olan kişilerin çevrelerine hastalık bulaştırmasını engellemek amacı ile gönüllülük esasına göre kullanılan maskenin herkes tarafından kullanılması mecburi hale getirildi ve dayatıldı.


Temiz hava ve oksijenin hem onarıcı, hem de vücudun direncini arttırıcı özelliği var, hücrelere daha fazla oksijen taşınması kanser de dahil olmak üzere birçok hastalığı engelliyor, metabolizmanın daha iyi çalışmasını sağlıyor. Maske ise daha az oksijen anlamına geliyor.


Maske, oksijenin azalması ve ciğerlerde karbondioksit gazının artması, baş ağrısı, hücrelerde asidik ortamı arttırarak, kansere davetiye çıkartıyor.

Ayrıca maskenin ıslak olması, virüs ve bakterilerin çoğalması için uygun ortam sağlıyor, alerjik reaksiyonları tetikliyor.


Mesafe kuralı; her ne kadar grip de dahil olmak üzere kimse hasta olmak istemez ancak virüs(!) ve bakteriler tarafından enfekte edilmek de çıkacak olan yeni mutasyonları(!) daha hafif atlatmamız için

bağışıklık sistemimizi destekler.

Örnek Semptomsuzlar.


Medyanın 24 saat kesintisiz sunduğu ölüm korkusu, aile bireylerini ve en yakınlarını, mesafeye zorladı, onları izole edip tek başlarına bıraktı, depresyon'a davetiye çıkardı.

Depresyon bağışıklığı düşüren en önemli etkenlerden, stresle beraber tahribat gücü çok daha yüksek.

Parklarda ve sahil şeridinde yürümenin oturulmasının yasaklanması; bir döneme damgasını vuran bu yasaklardan, ölüm stresi ve depresyonla, izole kalan insanlar için adeta ilaç olacak nitelikteydi.

Yasakla, insanların temiz hava alması, stresten uzaklaşmasının da önüne geçildi.

Sokağa çıkma yasakları, izolasyonu, stresi ve depresyonu katladı, tüm bu sorunlar ve ölüm korkusu karşısında insanları tek başına bıraktı, mevcut virüsün(!) etkilerinin insanların zihninde çok daha büyük bir sorun gibi görünmesine sebep oldu.


Yaş gruplarına uygulanan yasaklar, yaşlı ve çeşitli kronik hastalıklarla mücadele eden büyüklerimizi daha da yalnızlaştırdı.

Tedavilerini aksatmalarına sebep oldu, toplu taşıma yasakları, güneşten faydalanmalarını, ailelerine ulaşmalarını önünü kesti.


Yüz yüze eğitimin engellenmesi çocuk ve gençlerin, sosyalleşmesinin önüne geçti, yalnızlık ve izole yaşam yanında sürekli bilgisayar ekranı ve cep telefonu göz problemlerine ve yüklenen aşırı radyasyon ile

bağışıklık sisteminin daha da düşmesine doğrudan katkı yaptı.

Birçok iş kolunun kapatılması, ölüm korkusu, depresyon, stres gibi faktörlerin yanında bir de geçim sıkıntısı ve gelecekle kaygıları, karamsarlık ortamı yarattı.

Gıda pahalandı, kaliteli gıdaya erişim zorlaştı, kalitesiz ve yetersiz beslenme bağışıklığı daha da zayıflattı.

Pandemi, resmi kayıtlara göre nüfusun %2'sini, resmi olmayan rakamlara göre binde 5'i etkiliyor. Binde 5 için dünya nüfusu, ağır stres, depresyon, oksijen yetersizliği, izolasyon, işsizlik, yasaklar, sağlıksız beslenme, tedavilerin aksatılması gibi durumlara maruz bırakılıyor.


Anlamsızca dayatılan ve insan bağışıklığın baskılayıp çökerten yasaklara "yeni normal" adı verildi, neden? çünkü planlarında daha öldürücü ve bulaşıcı mutasyon söylemleri var yasaklar daha da ağırlaştırılacak. Böl, zayıflat ve imha et planı kusursuzca işliyor.


Birde aşı dayatması var, ünlüler politikacılar, bilim kurulları halkı ikna etmek için canlı yayınlarda aşı oluyor. Markalar, içerikler, üreticiler, ülkeler dahi farklı

ancak şirketleri incelediğinizde neden hepsinin altından global finans ve onların maşaları çıkıyor?

Sizce de bu işte bir gariplik yok mu?


Sonradan hatırladığım,

en büyük bağışıklık düşürücü sebeplerden biri de, hareketsizlik, strese bağlı obezite, sürekli birşeyler atıştırma kaynaklı insülin direnci ile gelişen şeker hastalıklarını da listenin belki de en başına eklememiz gerekirdi.

Kaynak :


 

Yukarıda yapılan tespiti özetleyen şema :


İlişkili Yazılar :


633 görüntüleme

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Comentarios


● “Uyuyan milletler ya ölür ya da köle olarak uyanır” - Nutuk (Atatürk)

 

● Önce seni görmezden gelirler, Sonra sana gülerler, Sonra sana saldırır ve seni yakmak isterler. Sonra da anıtını dikerler. (Nicholas Klein)

● Alay etmek baskı gibidir. Uygar bir ülkede bir hareket, alay edilerek yok edilemediğinde yavaş yavaş saygı görmeye başlar (Mahatma Gandhi)

● Ülkenin senin için ne yapabileceğini değil, senin ülken için ne yapabileceğini sor (J.F.Kennedy)

bottom of page